MARMARA OSB BANDIRMA’NIN GELECEĞİNİ NASIL ETKİLER
Güney Marmara bölgesi İstanbul sanayisinin yeni gözdesi olması yolunda ilerliyor. Mevcut kentsel yerleşim alanlarından çok daha fazla geniş bir alana kurulması beklenen Marmara OSB, yaratacağı istihdam ve nüfus artışı ile beraber endüstriyel atıkların oluşturacağı kirlikler ile bölge halkının geleceğini derinden etkileyeceğini gösteriyor. Ayrıca bu bölgenin aktif fay hatları üzerinde bulunması ve turizm sektörünü ciddi anlamda tehdit etmesi bir başka tartışma konusu. Gelecek on yıllarda Bandırma kent nüfusunun dört yüzbinleri bulacağı tahmin ediliyor. Peki, Bandırma buna hazır mı? Artan nüfusu ve sanayileşmeyi yönetecek kaynaklarımız var mı? Bandırma’yı ne bekliyor bunları Güney Marmara Dayanışması gönüllülerinden Erol Yıldız ile konuştuk.
Sayın Erol Yıldız gazetemize şu açıklamalarda bulundu;
“2014 yılında 48 milyon metre kare ağır metal ve kimya sanayi olarak planlanan organize sanayi bölgesi dönemin sivil toplum kuruluşlarının ve yöneticilerinin gündemindeydi, bu konu o dönem ciddi olarak tartışıldı. Çevre aleyhine olumsuz bir durum yaratacağı için plan küçültüldü ve 8 milyon metre kareye düşürüldü. 2018 yılında Marmara Ana Metal, bakanlıklardan onay alarak genişleme alanları ile beraber 40 milyon metre kare OSB kuracağını duyurdu. Marmara Ana Metal kamuoyunda yarattığı algı nedeniyle adını değiştirerek Yüksek Teknoloji Ve Makine İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ismini aldı ama katılımcı firmalar yine aynı kalarak bu oluşumun içinde yer almaya devam etti.
Günümüzde tarım arazisine sanayi yatırımı yapmak pek çok kesimin karşı çıktığı bir husus üstelik bu alanda fay hatları bulunmaktadır. OSB için ayrılan alan verimli topraklara sahip ve hali hazırda tarımın yapıldığı bir bölgedir. Bu bölgeyi sanayi için harcamak bu ülkenin lüksü değildir. Marmara kıyıları ülke nüfusunun %37 sine ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye nüfusunun %37 sinin ülkenin %8 lik bir alanına doldurmak akıl ile izah edilemez. Marmara kıyıları sanayi alanlarına feda edilmektedir. Birileri bu bölgeler için buralarda yaşayan insanlara sormadan planlar yapmaktadır. Pek çok plandan Bandırma Belediyesi bile geç haberdar olmaktadır. Bu bölgede yaşayanlara sorulmadan bu bölgenin yöneticilerine, sivil toplum kuruluşlarına danışılmadan kararlar almak planlar yapmak demokratik değildir.
Ülkenin doğu ve güneydoğusunda, iç Anadolu bölgesinde işsizlik oldukça yüksek seviyelerdedir ve buralarda yaşayan insanlar iş bulmak için batıya göç etmektedir. Ülkenin en büyük problemlerinden biri hali hazırda gelir adaletsizliğidir. Türkiye’nin tarıma elverişli olmayan sanayi için müsait alanları mevcuttur. Tüm sanayiyi Marmara bölgesine taşımak akılcı değildir, göç ile beraber mega kentler yaratmak beraberinde pek çok sorunu ortaya çıkarmaktadır.
Bandırma ve Erdek’te AB fonları ile atık arıtma projeleri hayata geçmiştir. 2040 yılında Bandırma nüfusunun dört yüz bin olacağı tahmin edilmektedir. Şu an Livatya mevkiine kurulan atık arıtma tesisi gelecekte şehrin ortasında kalacaktır. Bir yandan büyümeyi planlıyorsunuz ama bir yandan da büyümenin sonuçlarını ön göremiyorsunuz. Şimdi 40 milyon metrekarelik bir sanayi alanın yaratacağı etkiyi düşünebiliyorsunuz. Bunu planlıyorsunuz ama bunu bu kentin insanı ile tartışmıyorsunuz.
Bandırma çok büyük göç alacaktır, düşünün halen 250 kişilik bir tiyatro salonumuz var bunu bile ön göremiyoruz. Göç ile beraber oluşacak kültürel ve siyasal şoku nasıl yöneteceksiniz. Bu kadar insanı nasıl kente dahil edip aidiyet duygusu vereceksiniz. Yaşadığımız trafik ve park sorunu, içme suyu ve atık sorunu nasıl yönetilecek. Bandırma özellikle 80 sonrası ciddi göç aldı ve büyüdü, bu göç ile beraber Bandırma’ya has Bandırma’ya ait tarihi ve mimari eserler yok oldu, yerel özellikler kayboldu. Bandırma dışardan iki yüz bin kişi daha göç alırsa ortada Bandırma denecek yerel ve kültürel özellik kalmayacak. Özellikle artan nüfusu besleyecek tarım toprağına ihtiyacınız var, siz bu toprağın üzerine sanayi dikip tarımı ve hayvancılığı bitireceksiniz, içilebilir suyu tüketip yok edeceksiniz.
Bu bölgede yaşayan insanların başlarına ne geleceğini bilmiyor olması çok büyük sıkıntı, bu konuda bilgilendirme yapması gerekenler konunun takipçisi olması gerekenler ne yazık ki oldukça sessiz. Bu konuda bir kamuoyu baskısı olmak zorunda, yerel basın yazmazsa STK’lar bu işin takipçisi olmazsa sessizliğimizin kurbanı oluruz. Verimli tarım toprağına sanayi yapılıyor, Kapıdağ’a RES’ler yapılıyor, geçmişte yapılan yanlışlar tekrar ediliyor, bunu 20-30 sene sonra fark etmenin biz yanlış yaptık demenin bir anlamı yoktur. Çünkü kaybedeceğiz, bunu bu kentliyle tartışmadan yapamazsınız, kaybedeceklerimizin geri dönüşü yoktur.
Siyasiler seçimi düşündükleri için seçimi finanse edenlerle siyasi iklimi belirleyen çevrelerle hiçbir şekilde ters düşmek istemiyorlar. Halk gündelik dertleri ile boğuşuyor halk geçim derdinde bu konuya ses çıkarması gerekenler STK yöneticileridir. 15-20 yıl önce Dilovası, marka kent söylemleri ile başladı bunun reklamını propagandasını yaptılar. Ama günümüzde Dilovası’nın geldiği durumu çok iyi biliyoruz, aynı algıyı Bandırma’ya yapıyorlar.
Bu sürecin yönetilmesi gerekiyor Bandırma Belediyesi’nin ciddi anlamda sorumluluğu var. Bandırma’yı yönetenler Misakça’da karides çiftliği ile ilgili eylem yaptılar. İnsan bir utanır, adamlar tarım toprağına 40 milyon metre kare sanayi yapacaklar kimsenin gıkı çıkmıyor ama karides çiftliği ile ilgili bütün herkesi o bölgeye toplayıp açıklama yapıyorsunuz. Herkes kurşun asker olmuş ne deniyorsa koşa koşa gidip onu yapıyorlar. Tarım toprağına 40 milyon metrekare sanayi yapılacak kimse bir şey demiyor.
Bu bölgedeki araziler pek çok sanayi kuruluşu tarafından satın alındı, buralara termik santral yapılacak yapılmayacağının garantisini kim verir sanayinin elektriğe ihtiyacı var. Sanayinin önünü tıkayacak, buradaki oluşuma ayak direyecek kim varsa yollarından kaldırdılar. OSB’ler özerk yönetimlerdir buranın yapılanmasına belediye müdahale edemez. Toplumun bu sessizliği ile bu çevreler dilediklerini yaparlar. Bakınız Kapıdağ’da Erdek Belediyesi’nin oluru ile ne kadar ağaç kesildiği belli değil buradaki çevre tahribatı korkunç boyutlarda.
Tarım alanlarına yapılacak sanayi konusunda kentimizin sessizliğini anlamak mümkün değil, pek çok insanımız tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlıyor. Sanayinin olumsuz etkileri ile tarım ve hayvancılık ciddi darbe alacaktır, ekmeğimize suyumuza zehir bulaşacak. Bu alanda aktif fay hatları yer alıyor 17 Ağustos depreminde sanayi tesislerinin yarattığı tehlikeleri gördük, günlerce sönmeyen yangınları, patlama riski taşıyan tesisleri hep birlikte izledik. Erdek ve Kapıdağ yarımadası turizm hareketleri ile bölge esnafına can suyu oluyor bölge insanına nefes oluyor, sanayileşme ile birlikte turizm bitme noktasına gelecektir, turizm yatırımları atıl olacaktır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ister istemez insanın aklına bu çevreler kent yöneticileri ile bir çıkar ilişkisi mi kurdu? Bu soru akıllara geliyor. Planlanan OSB ile ilgili birçok toplantı Bandırma dışında İstanbul’da yapıldı ama Bandırma halkı ile bir kez bile bu konu tartışılmadı ve bir açıklama yapılmadı.
Müsilaj etkisi ile bir toplumsal duyarlılık oluştu, bu konuda çeşitli etkinlikler düzenlendi. Kent konseyi çevre temizliği yaparak bu konudaki hassasiyetini göstermeye çalıştı. Geçtiğimiz günlerde başka bir etkinlikte kent konseyi ziraat bahçesini temizleyerek çevreciyim mesajını yineledi. Kent konseyinin asli görevi park bahçe temizlemek mi? Buraları kirliyse belediye çalışmıyor demektir, belediye temizlik görevini yapmıyor demektir. Bunu görmek bu kadar zor mu? Kent konseyi bir kentin geleceğini etkileyecek sorunlara odaklanmalı. Kentler ortak akıl ile idare edilmelidir, herkesi ilgilendiren bir konu kentin tüm bileşenleri ile tartışılmalıdır, kararlar demokrasinin gerektirdiği biçimde uygulanmalıdır. Bu kenti ilgilendiren projeler bu kentin insanına sorulmalıdır. Bunun pek çok örneğini dünyada referandum ile halka giden kentlerde görüyoruz, bu örnekler hep var”.