Herkes Bandırma’dan şikayetçi ama…
Herkes Bandırma’dan şikayetçi çünkü birey olarak elde ettiğimiz sosyokültürel, demografik ve entellektüel birikimimiz her geçen gün arttıkça, düşünüp sorguladıkça birşeylerin doğru olmadığını görüyoruz. Hak ettiğimiz kentsel konfora sahip değiliz. Yıl 2023 ve Bandırma hep aynı yerinde sayıyor…
Kentsel yöneticiler ile halk olarak aynı gündeme sahip değiliz. Sorunlarla başa çıkacak aynı ayrıcalıklara sahip değiliz. Aynı çıkar grupları içinde aynı menfaati paylaşmıyoruz. Biz halkız yürüyecek yol, temiz bir sokak, kentsel bir konfor isteriz. Yaşadığımız şehir bizim kaderimizdir, biz o kaderimizi birilerinin eline teslim ederken kaderimizi inşa edecek yerel yöneticileri üzerinde çok düşünmeden seçiyoruz. Hatta birileri bizim yerimize adayı belirliyor ve bizi onu seçmeye zorluyor. Belediye başkanını biz kendimiz seçtiğimizi sanıyoruz ama onu seçip bizim karşımıza seçin diye dikenler başka…
Oyumuzu atıp arkamızı dönüp gittikten sonra sırtımızdan vuruluyoruz. Seçimi bireysel olarak hafife almamız kollektif bir sorumsuzluğa dönüşüp kendi kaderimizin belirleyicisi oluyor. Siyaset ne yazık ki akıllarımızı kör ediyor, bu körlük ve siyasal hesaplaşma dürtüsü hak etmeyen insanları hak etmedikleri yerlere taşıyıp gündelik hayatımızı çileye dönüştürüyor. Artık toplumsal bir devrimi yapısal bir iyileşmeyi tetiklemek zorundayız. Bir değişimi bir dönüşümü başlatmak zorundayız…
İstisnasız herkes yakınıyor, ben kendimi bildim bileli bu şehirde yerel yönetimler çok birşeyi değiştiremedi. Cemal Öztaylan ve Dursun Mirza’nın güzel çalışmaları oldu ama o çalışmalar öyle kaldı. Genelde belediye bütçeleri ve ellerindeki imza yetkisi belirli kesimlerce bir gelir ve iş geliştirme potansiyeli olarak görüldü. Yani yerel yönetimler ellerindeki kaynaklarını birileri para kazansın arazileri değerlensin birilerinin şirketleri iş yapsın diye sarf etti. Dolayısıyla belediye kaynaklarına göz koyanlar, belediye yönetimine talip oldu. Halk bunun neresinde?
Kimse senin park edemediğin aracını, çamura giren ayaklarını, evinin deprem riskini dert etmiyor. Onların yolu zaten düzgün, onlar zaten işlerini yoluna koymuş, onlar kendilerini güvenceye almış. Tek dertleri elde ettikleri bu elitist hayatın sürdürülebilirliği. Yine bir seçim gelecek yine seni siyasal mühendislikle avlamaya çalışacaklar, bu sefer av olma, aldanan olma…