KORONA KOMPLOLARI VE GERÇEKLER
Sosyal medya kulaktan kulağa iletişimin yada sosyal etkileşimin oldukça yoğun olduğu bir mecra. Bugün paylaşılan bir içerik hızla viral olup yayılabiliyor. Gerçek olan bir bilgi dahi dezenformasyona uğrayıp eriştiği son noktada çok farklı bir anlam taşıyabiliyor. Bilginin yayılım kaynağı siz olsanız dahi günler sonra ortaya atılan farklı iddialara inanabilir duruma gelebiliyorsunuz. Bir de her şeyden nem kapan komplo kurgulayıcılar var tabii ki. Sürekli hayali bir düşman baskısı altında yaşayıp felaket senaryoları yazmakta üstlerine yok. 2020 neredeyse onların yılı olmuş gibi çünkü Covid-19 salgını onlara bolca malzeme çıkarıyor.
Covid-19 salgını konusunda ortaya atılan komplo teorileri oldukça iddialı. Aslında mesele iddialardan daya ziyade yarattığımız korkuların bize verdiği zararlarla ilgili. Çünkü yaşadığımız endişeler ve korkular bizler için virüsten daha tehlikeli. Covid-19 yada korona ile ilgili komplo teorilerinden ilki bu virüsün laboratuvar ortamında yaratıldığı yönünde. ABD’liler Çin’i suçlarken bazı ülkeler ABD’yi suçluyor. Virüs ortada sahipsiz bir şekilde dolaşıyor ancak laboratuvar ortamında yaratılmış olduğu iddiası gelecek on yıllar içinde ülkeler arası biyolojik savaşları tetiklemeye yetebilir. Virüsler gelecekte anlaşmazlık yaşan ülkeler arasında caydırıcılık unsuru olarak kullanılabilir.
Başka bir iddia ise 5G teknolojilerinin virüs salgınına neden olduğu yönünde. Bu iddia öylesine kabul gördü ki İngiltere’de halk baz istasyonlarına saldırıp ateşe verdi. Eskiden kimyagerler eczacılar bilim insanları cadılık ile suçlanır yakılırdı. Bugün de yapılan budur, anlaşılamayan bir teknoloji hakkında asılsız varsayımlarda bulunmaktır. Oysa ki işin içinde olan ve bu sektörde çalışan mühendisler bunu oldukça komik buluyor. 5G cihazlarının yaydığı radyasyonun virüsleri yayma değil aksine virüsleri yok etme potansiyeli bulunuyor. Bu cihazlardan çıkan yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar mikrodalga fırın etkisi yaratarak mikroorganizmaların buharlaşmasına neden olabiliyor. 5G düşmanlığı ile cadı avcılığı günümüzde bence yarışır. Hem iddialar doğru olsa bile şu an bu teknolojiye ev sahipliği yapan ülke Çin’in korona salgınından en çok etkilenen ülke olması gerekirdi. Oysa ki 5G teknolojisinin bulunmadığı ülkelerde bile salgın yayılmaktadır.
Covid-19 salgınıyla iddialardan biri de bu virüsün ilaç şirketlerince yayıldığı ve ellerinde bu virüsün aşısının oldu yönünde. Bir bilginin hızla yayılıp her yerden ulaşılabildiği ve ayrıca milyonlarca bilim insanın yüzlerce üniversitede araştırma yaptığı günümüzde bu virüsün aşısına ait bilginin sadece birkaç ilaç şirketinin elinde kalabilmesi mümkün mü? Hem öyle büyük bir ekonomik rant ki bu, şu anda tüm dünyada bilim insanları bu hastalığın aşısını bulup zengin olma derdinde. Ve ayrıca eğer öyle olsa bile bu çok ciddi bir suçtur ve ilaç şirketlerinin her şeyi göze alıp hem şirketlerini hem de kendilerini bu riske atabileceklerini sanmıyorum.
Yeni duyduğum en komik iddia ise; covid-19 virüsünün aslında olmadığı, ölen insanların farklı nedenlerden dolayı hayatlarını kaybettikleri fakat hükümetlerce bu can kayıplarına covid-19 virüsünün sebepmiş gibi gösterildiği şeklinde. Bu iddiayı ortaya atanlar milyonlarca sağlık çalışanını bu yalan için nasıl organize etmeyi düşündüler acaba. Evine gidemeyen, ailesini çocuklarını göremeyen ve hatta hayatlarını kaybeden sağlık çalışanları bu işe ne der?
Komplo teorilerinden nasibini alan bir diğer isim Bill Gates. ABD’de önemli makamlardaki insanlar bile Bill Gates’i insanlara çip takmak için böyle bir salgını yaymakla suçluyor. Bill Gates neden insanlara çip takma gereği duysun, zaten hayatımız çipli bir şekilde geçiyor. Telefonlarımız, banka kartlarımız, kimlik kartlarımız, akıllı cihazlarımız, saatlerimiz hep çipli. Hayatımız sürekli kameralarla gps verileriyle dijital izlerle geçiyor bunun için vücuda çip takmaya gerek yok. Hem gerek olsa bile niye vücudun içine yerleştiriliyor, bileklik olsun kart olsun kullanalım ve zaten bu şekilde kullanılıyor da. Çipler hayatımızı kolaylaştıran ve gündelik hayatta oldukça sık kullandığımız mikro elemanlar. Ve eğer öyle olacaksa bile biz bunu gelecekte hayatımızı kolaylaştırmak için kendimiz talep edeceğiz şu an pek çok şeyi hayatımızı kolaylaştırmak için talep ettiğimiz gibi. Ayrıca Bill Gates’in insanlığı salgın hastalıklara karşı uyardığı ve bunun için milyarlarca dolar bağışladığı da unutulmamalıdır.
Günümüzde bir başka komplo teorisinde de bu salgına uzaylıların veya kötü ruhların sebep olduğu hatta virüsün değil cinlerin musallat olduğu iddia ediliyor. Bir de bunun lanet olduğunu ilahi bir cezalandırma yaşadığımızı söyleyenler de az değil. Peki neden bu virüs din adamlarını teğet geçmiyor, kim inancına güvenip malum doğa üstü güçlerin kendine zarar vermeyeceğini düşünüp enfekte olmayı göze alabilir. Görüyoruz ki salgın hiçbir ayrım gözetmeden herkese bulaşabiliyor ve yayılıyor da.
Finans sohbetlerinden çıkmış dedikodu gibi bir komplo teorisi var o da yeni dünya düzenine geçişle ilgili. Birilerinin salgını planlayıp finansal piyasalarda pozisyon aldığı şeklinde. Birileri dünya ekonomisini ele geçirecek, ülkeleri ekonomik açıdan çökertip kendilerine borçlandıracak. Daha sonra tüm dünya insanlarına çip takıp dünya üzerinde kendi hakimiyetlerini kuracaklar. Görüyorsunuz o çip takılmadan dünya ele geçirilemiyor, illa ki o çip takılacak. Dünyayı ele geçirirken her şey bitti de o çip kusur kaldı. Yaşadığımız küresel salgından sonra pek çok şeyin değişeceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok, yeni bir dünya düzeni amaç değil sonuçtur. İnsanlık ne kadar aciz olduğunu gördü, bir salgına karşı ne kadar zayıf olduklarını gördü. Küreselleşme olgusunun içinde barındırdığı tehlikeleri gören dünya elbette bu tehlikelere karşı aksiyon geliştirecektir. Hayatımızda değişiklikler olacak hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktır. Bu bir komplo değil sonuçtur.
Milyonlarca yıllık dünya tarihi pek çok felaket gördü, salgınlar hep vardı. Virüsler bakteriler tek hücreli organizmalar insanlık tarihinden bile eski ve dünyadaki ilk yaşam formları onlardır. Şu anda dünyada gidilmemiş keşfedilmemiş pek çok yer ve bilmediğimiz sayısız mikro organizma var. Bu bir dünya gerçeğidir ve gelecek yüzyıllarda bilmediğimiz bir mikro organizmanın yada bildiğimiz bir mikro organizmanın mutasyonla değişerek bir salgın yaratma ihtimali oldukça yüksektir. Şu anda bizim yaşadığımız da işte budur. Dünya ve uzay gerçeklerini unutan insanlık günlük telaşesi içinde koştururken bir salgının etkisi altına girmiştir. Bu geçmişte de oldu gelecekte de olacak ve hatta bilmediğimiz pek çok felaketi dünya yaşayacaktır.
İnsanlık dünyayı değiştiriyor, kirletiyor, tüketiyor ve zehirliyor. Dünya değişirken pek çok canlı değişime ayak uydurarak yenilenerek doğal seçilim denilen bilimsel olgu içinde hem varlığını hem de neslini sürdürmeye çalışıyor. Ama insanlık bununla uyumlu değil, insanlık her şeyin kendisi için yaratıldığını düşünüp kendini dünyanın tek hakimi sanıyor. Bizler dünyayı değiştirirken pek çok canlının bitkinin ve virüslerin değişmesine neden olduk. Bugün yaşadığımız salgını insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak görebiliriz. Dünyadaki farklı kıtalardaki insanların bağışıklık durumları genetik miraslarından dolayı farklılık göstermektedir. Bir Avrupalı tropik kuşakta sıtmadan ölürken yerel biri sıtmayı atlatmakta fakat Avrupalıların etkilenmediği kızamıktan ölebilmektedir. Bugün yaşanılan pek çok basit virüs vakası geçmiş yüzyıllar içinde çok ciddi bir riskti. Yine aynı şekilde covid-19 da gelecekte basit bir rahatsızlık olacaktır.
Dünya değişirken bizim buna uyum sağlayabilmemiz önemlidir, bizler bu gerçeği unutup bir virüs salgınıyla gafil avlandık. Göremediğimiz ihmal ettiğimiz gerçekler karşısında yarattığımız korkular bizler için virüsten daha tehlikelidir. Korkularımızın yarattığı hayal ürünü komplo teorileri hayatımızı daha da güçleştirebilir kendimizi hayali bir düşmana karşı savaşırken bulabiliriz. Bizim tek ihtiyacımız olan bilim ve dünya gerçeklerini kabul edip onunla uyumlu yaşamak….
Warning: Illegal string offset 'basin_ilanno' in /home/vizyonga/public_html/wp-content/themes/theHaberV8/thewp/single_resmiilanlar.php on line 54