İsraf İslam İktisadının Neresinde
İktisatta temel varsayım kaynakların kıt, ihtiyaçların sonsuz olduğuna dayanır. Her ne kadar bu husus tartışmaya açık olsa da iktisat, sınırlı kaynakları verimli kullanıp ihtiyaçları karşılama bilimidir. Hepimizin bir iktisadı vardır, aylık gelirimiz sınırlı fakat harcamalarımızın bir sınırı yoktur. Dolayısıyla ay sonunu getirebilmek ve bütçemizi denk tutabilmek için iktisat yaparız.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı bir konferansta “…insani, ahlaki ve çevreci karakteri, faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı, krizden çıkışın anahtarıdır” demişti. Aslında Müslüman ülkeler içinde Türkiye kadar finans sistemi gelişmiş başka bir ülke yoktur. Kendisi “İslami İktisat” derken acaba hangi İslam ülkesini model olarak görmüştür. Gerçekte iktisat bir bilim dalıdır, yani dini yoktur. Pek çok müslüman ülkede uygulanan ve “İslami” olarak geçen faizsiz finans sistemi vardır. Zaten problem de faizin adıdır.
İslami finans kuruluşlarından bir finansal işlem yapsanız sizden faiz almazlar ama farklı isimler ve gider kalemleri adı altında başka ödemeler isterler, yani kimse size bedava kredi vermez. Ya da mevduat toplayabilmek ve banka kasasını doldurabilmek için size kar payı teklif ederler. Aslında değişen pek bir şey yoktur sadece faizin adı kalkar ve bu faize bir kılıf uydurulur. Faiz hususu dini bütün itikadı sağlam kesim için finansal işlemlerde işi zora sokan bir husustur. Bankayla olan işlemlerinde vicdanla cüzdan arasında kalırlar.
Her şeye rağmen, faizle ilgili ortada apaçık “haram” olduğuna dair ayetler varken ve veda hutbesinde peygamberimizin “faizin her türlüsü kaldırılmıştır ve ayağımın altındadır” emri varken, siyasal islamı kendilerine araç edinenler faizle amel edemezler. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asıl meselesi faizdir. Aslında bu onun meselesi değildir, katıldığı konferansta katılımcılara biraz popülist yaklaşmış, tabanının hassas olduğu bir noktaya değinmiştir.
Faizin olmaması için öncelikle sıfır enflasyonun olması ve yerel paranın farklı menkul kıymetler ve para birimleri karşısında değerini yitirmemesi gerekir. Aksi takdirde sıfır faizin varlığı söz konusu olamaz, eninde sonunda farklı isimlerle bile olsa size verilen kredilerin zaman değeri veya para kiralama bedeli karşılığı bir meblağ alırlar. Bankalar kredi verebilmek için mevduat toplamak zorunda olduklarından tasarrufları kendilerine çekebilmek için tasarruf sahiplerine bir para teklif ederler. Buna faiz demeseler bile başka bir şey uydururlar. Özetle bugünün Türkiye’sinde ve dünyasında sıfır faiz imkânsızdır. Faiz yok diyen hem kendini kandırır hem de başkasını kandırır, adını değiştirirler ama özünü değiştiremezler.
Dedim ya Cumhurbaşkanı Erdoğan seçmeninin ruhunu okşamış ve popülist yaklaşmıştır, eğer gerçekten bir İslam iktisadından söz edeceksek önce iktisada en başından giriş yapmalıyız. Ne demiştik, “kıt kaynakları sınırsız ihtiyaçlar için kullanmak”. Madem kaynaklarımız kıt o zaman kamu israfından başlayalım, israf haram değil mi? Faiz caiz değil de israf caiz mi? Milletin vergilerinin nasıl çarçur edildiğinden, alnındaki teri kurumadan kaynağında vergisi kesilen işçinin hakkının nasıl yandaşa peşkeş çekildiğinden konuşalım. Saraydaki harcamalardan, kamu imkânlarıyla saltanat sürenlerden, emeksiz zenginleşen partililerden, aynı anda birçok yerden maaş alanlardan konuşalım. Bunlar caiz mi? İslam’da yeri var mı?
Neyse, faiz diyenlere israf deyip susuyorum…
Warning: Illegal string offset 'basin_ilanno' in /home/vizyonga/public_html/wp-content/themes/theHaberV8/thewp/single_resmiilanlar.php on line 54